11 Temmuz 2007 Çarşamba

Sağol Amca # Kısa Günün Karı

22 Ocak 2004

Amcanın kendisi bu yazıyı hiçbir zaman okuyamayacak biliyorum ama yazmasaydım olmazdı..!

Son iki gün ne kadar da güzel geçmişti. Hava, ilkbahara dönüyor, insanlar tek bir kazak ile dolaşıyorlardı caddelerde. Bir önceki akşam, arkadaşım söylemişti gerçi, "Hava soğuyacak, kar bekleniyor" diye ama kimin umurundaydı. Çişil, çişil yağmurun yağdığı güzel bir gün daha başlamıştı bugün..! Evden huzur içinde çıktım. Selvili Cadde'nin dik yokuşunu da zorlanmadan çıkarak, ofise ulaştım.

Kar geliyor...

Yağmur, saat 11:00 sıralarında 5 dakika kadar kara dönüyor ve yeniden toparlanarak yağmaya başlıyordu. Aradan yaklaşık 1 saat geçtikten sonra, kar ince ince atıştırmaya başladı. Ne de güzel yağıyordu. Erdal Özcan Hoca'ya "Eyvah" dedim, "Sanırım, yol kapanacak ve arabalar burada kalacak". O kendinden emin bir ifadeyle, "Bu kar, gece tutar. Yağmurun üstüne kar pek tutmaz" dese de, aradan geçen 2 saat ve her yeri kaplayan kar, bizi hemen arabalarımızı ana caddeye götürmeye mecbur etti. Erdal Hoca şimdi evde. Arabası götürdü ve alt üst olmuş trafik nedeniyle de, bugün ofise dönmeyecek.

Ve amca...

Dedim ya, kar heryeri kaplamaya başlayınca, hemen arabaları ana caddeye taşımak üzere dışarıya attık kendimizi. Rahatlıkla inerim diye düşündüğüm Selvili'nin dik yokuşu birden gözümü korkuttu. Küçük frenlerle zemini yokladım, kayıyordu... Şimdi ne yapsaydım? Geriye dönemezdim, çünkü arabanın lastikleri olduğu yerde dönüyor ve araba sağa sola hareket etmekten başka bir şey yapamıyordu.

Oysa, karlı zeminde ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyordum!? Birinci vistesle gitmeli ve asla fren yapmamalıydım. Araba hangi yöne doğru kayarsa, direksiyonu o yöne çevirmeliydim. Bu kadar kolaydı! Aslında daha önce de benzer durumlarla karşılaşmıştım.

Ama olmadı. En son okul öncesi yıllarımda yaşadığım çaresizliği, yeniden hatırladım. Çıktığım yüksek ağaçtan inmek için, itfaiyenin gelmesini beklerdim. Ama itfaiyenin sonsuza dek gelmeyeceğini fark edince, kendim inerdim.

Ben çaresizlik içinde düşünürken, camın yanına bir amca yaklaştı. İyi niyetli, temiz yüzlü. Çaresizliğimi fark etmiş olacak ki, hiçbir şey sormadan "Evladım, buradan inebilirsin, sadece fren yapma, vitesi 1'e al... Senden biraz önce, buradan inenler oldu. Allah'ın izniyle sen de inersin..!" dedi ve gitti.

Sağol amca, çok sağol.

Herşey birdenbire değişiverdi. Aslında, tüm koşullar aynıydı. Yol aynı yol, araba aynı araba, şoför aynı şoför...

Özgüvenimi yeniden kazanmış olarak, yokuştan inmeyi başardım. Arabayı, anayola, emniyetli bir yer olan, Emniyet'in önüne bıraktım. Ve şimdi ofisteyim.

Bir Böceğin Yaşamı...

Yaşadığım bu küçük olay bana, yaklaşık 1 ay önce, çok beğenerek seyrettiğim bir animasyon filmi hatırlattı. Filmin adı; Bir Böceğin Yaşamı'ydı...

Filmin başlarında, yiyecek toplayan karıncaların karşılaştığı bir engel anlatılıyordu. Karıncalar, topladıkları yiyecekleri (buğday taneleri), sıra halinde bir merkeze taşıyorlardı. Birden, sıranın ortasına doğru bir yaprak düşüyor ve ekibi ikiye bölüyordu. Geride kalan karıncalar, panikleyerek, "Kaybolduuuuuk! Sonsuza dek burada kalacağız." diye bağırmaya başlıyorlardı. Tepeden aşağıya doğru koşarak gelen yaşlı karınca Bay Toprak, onlara yol gösteriyor ve karıncalar yeniden sırayı yakalıyorlardı. Kısacası, başarıyorlardı..!

Şimdi, filmin sözünü ettiğim bölümünde geçen konuşmaları aktarıyorum.

Yaprak sırayı ikiye bölüyor...

Karıncalar : Kaybolduuuuuk! Sonsuza dek burada kalacağız.
Bay Toprak : Paniklemeyin, paniklemeyin! Bizler eğitimli profesyonelleriz. Sakin olun, yaprağın etrafından dolaşacağız.
Karıncalar: Yaprağın etrafından mı? Bunu yapabileceğimizi sanmıyorum.
Bay Toprak : Saçma! 1993'teki dal vakasına göre çok basit... ( Karıncalarda kısa süren bir sesizlik ve teslimiyet... Sonra Bay Toprak devam ediyor...) İşte bu. Güzel. Çok iyi gidiyorsun. İşte böyle, işte böyle. Çok güzel. Gözlerime bak. Bakışlarını kaçırma. İşte! Yeniden sıradasın
Karıncalar: (Sevinçle) Teşekkürler, teşekkürler Bay Toprak.

Sorun ve çözümü basit. Aslında karıncalar da, yaprağın etrafından dolaşmaları gerektiğini biliyorlar. Ama, panikledikleri için sağlıklı düşünemiyorlar. Danışman Karınca Bay Toprak'ın desteğiyle sorunun üstesinden geliyorlar.

Aldığım Dersler...


Amca ile aramda geçen küçücük dialog (ki monolog da diyebiliriz), beni bazı çıkarımlara yöneltti;

# Hazırlıklı olmadığın bir sorunla karşılaştığında panikleme ve düşün. O an için çözüme odaklan. Ancak hemen sonrasında, nedenlerine in. Problem Çözme Sistematiği'nde olduğu gibi, en az 5 kez neden diye sor!

1. Neden yolda kalıyordun?
Yola güvenemedim. Kaygandı.
2. Neden yola güvenemedin?
Arabam kayabilirdi.
3. Neden araba kayabilirdi?
Lastiklerim ile ilgili önlem almamıştım. Kış lastiğim ve zincirim yoktu.
4. Neden kışlık lastik almadın yada zincirin yok?
İhmalkarlık.
5. Neden ihmalkar davrandın?
Tekrar karın yağacağını düşünmüyorum ve bu değişim için hazır değildim?

Sonuç olarak, arabamda olası tüm koşullar için, gerekli araçları bulundurmalıydım.

# Değişime hazır ol..! Bazen sen farkına varırsın, bazen farkına varmadan karşına çıkıverir.

# Senden yaşça ileri olan insanlara duyduğun saygıyı asla kaybetme. Onlara her zaman ihtiyacın var.

# Hava raporlarını günlük olarak takip et :)

Ergün Güler

Seja o primeiro a comentar

    (freeright)  serbest hak, motivasyon.org    (Ergün Güler, 2002-2008)

Başa dön