10 Temmuz 2009 Cuma

Farkındayım, farkındayım...

İnsanın “kendini arayış yolculuğu”nda patikalar hep aynı, sorular benzer... Kıvrımlar farklı olsa da, istikamet net!

Elif Şafak’ın ‘Aşk’ını okurken, geçmişten tanıdığım bir simayla karşılaştım. Görmüşlüğüm vardı ama anlamaya çalışmamıştım o zamanlar. Derken, Ahmet Ümit’in ‘Bab-ı Esrar’ını aldım elime, Şems’i daha iyi tanımak için... Mevlana’nın insanlığı saran felsefesini bulmak istiyorsam, onu bilmeliydim önce. ‘Bildiğimiz Mevlana’yı yakan ateş ondaydı. Aşk’ı ve Bab-ı Esrar’ı hızlıca okudum. Elif Şafak ve Ahmet Ümit’te farklı farklı anlatımlar görünce, bu beni Şems’in kendi yazdığı kitaba; yani ‘Makalat’a götürdü. Mevlana ile olan diyaloglarını kendisinden dinledim...

Yedi yüzyıl önce sorduğu sorular, bugünkülerden ne kadar da farksızdı... Makalat’ın 117’nci sayfasında Şems, “misyonu, vizyonu ortaya koymak yerine yalnızca sahip olmak” isteyenleri kınayarak, yol gösterici sıfatıyla anlatıyordu: “Dünya lokması için ne diye ilim tahsil edersin? Bu ip, insanı o kuyudan çıkarmak içindir. Yoksa yapışıp da başka kuyulara inmek için değil. Sen daima, acaba ben kimim, diye düşün. Hangi cevherdenim, niçin geldim, nereye gidiyorum? Aslım neredendir, şu anda neredeyim, yüzümü nereye çevireyim?..

İş dünyasında kariyer yapmak isteyen insanların destek aldığı sorular da bunlardır aslında. Şu anda neredeyim? Dünyadaki rolüm ne? Nereye ulaşmak istiyorum? Kimlerden destek alabilirim?.. Kariyer danışmanları da, adayların bu sorulara yanıt bulabilmesi için var. Şems de bir nevi kariyer danışmanı değil miydi Mevlana’nın?

Sonra, Okan Bey ile Kuzguncuk-İsmet Baba’da yaptığımız, ayaküstü sohbet geldi aklıma. Bireylerin iş yapma biçimini değerlendirmiş, “yalnızca para kazanmak için” çalışanları anlayamadığımız noktasında aynı fikri paylaşmıştık. Para, insanın kendini ifade etme çabasında yalnızca aracı olabilirdi, asıl olan varlık gösterebilmek değil miydi? Kendini ortaya koyabilmeyi başaran, kendiliğinden gelen kazanımları da toplardı ki yolda...

Nereye ulaşmak istediğini, dünyadaki rolünün ne olduğunu bilirse insan, geriye kalan olsa olsa teferruat sayılırdı. Bu süreç önce kendini tanımayla başlıyordu, hep de öyle başlamıştı. Tüm bunları kurgularken, bir Sezen Aksu şarkısı eşlik etti düşüncelerime. Kendini seçemiyorsun / Bırakıp kaçamıyorsun / Yazmadığın bir hikayede / Uzun ya da kısa vadede / Az biraz keşfediyorsun. Farkındayım, farkındayım...

Boğaz’da yankılanan ses
Gezek, İstanbul Boğazı’nda bir başka oluyormuş. Geçtiğimiz hafta, ‘Aynı Rota’ ismiyle gerçekleştirdiğimiz gezide çok eğlendim, çok eğlendik. Ağzına sağlık, Sabri Abi. Bursa gezeği, Bursalı perakendecilerin bir saatlik gecikmelerine rağmen, kutlamamıza keyif ve renk kattı. Biz ‘Eski Dostlar’ı söylerken, Sinan Bey ve Emre’nin de bize eşlik etmesi ne iyiydi...

Sadece senin sesin değil, Boğaz da bir başka güzeldi o akşam. Perakendeciler Federasyonu Başkanı Şeref Songör, “Boğaz’da katıldığım onbirinci gezi ama hava hiçbir zaman bu denli dingin ve huzur verici olmamıştı” derken, Üçge Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Gökçin Aras ile girdiği derin sohbetten çıkmıyordu. Yemek davetimizi duymuyordu.

Misafirlerimiz, ellerindeki fotoğraf makineleri ile milyon kere hapsedilmiş suretin, “ilk kez çekilecek” anını yakalamaya çalışıyordu...

Amaç güzeldi, katılım güzeldi, hava güzeldi, ama en güzeli; Boğaz’da yankılanan sesti! Eski dostlar, eski dostlar...

İyi tatiller
Bizim şirkette, satış departmanındaki arkadaşlar, “Herkes tatile çıkmış, kimseye ulaşamıyoruz” diyor. Madem durum böyle, tatile çıkanlar için sımsıkı bir Ataol Behramoğlu dörtlüğünü paylaşmak, boynumuzun borcu oldu:
“Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını,
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin.

Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
,
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin...”


İyi tatiller, yüzünüz hep gülsün.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Aşk'ın "Şems" karakterinden 10 iş kuralı



Elif Şafak'ın 'Aşk' isimli kitabını okudum geçtiğimiz hafta. Yazarın, Ella ve Aziz'in aşkını Şems ve Mevlana üzerinden paylaşması, dünyevi aşkı ilahi aşka atıflarla şekillendirmesi; keyifle okunabilen bir romanı, dersler çıkarılacak bir kaynak kitaba dönüştürmüş.

Aşk'ın en önemli kahramanlarından biri olan Şems'in "kırk kuralı"ndan alınacak çokça ders var. Bunlar arasından, iş dünyası için de geçerli olabilecek "on kuralı" sizinle paylaşmak istedim.

1. Etkin iletişim kur
Şems, Altıncı Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu, dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

2. Sabırlı ol
Şems, Dokuzuncu Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları, sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

3. Değişim istiyorsan, zor olacağını baştan kabul et
Şems, Onbirinci Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
Şems, Ondördüncü Kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun, hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

4. Harekete geç
Şems, Yirminci Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek, beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

5. Farklılıkları anla ve saygı göster
Şems, Yirmibirinci Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpa tıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk'ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

6. Düşünce ve eylemde aşırılığa kaçma
Şems, Yirmiüçüncü Kural: Yaşadığımız hayat, elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi, oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi, eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde…

7. Yalnızca yaşadığın anın önemli olduğunu unutma
Şems, Yirmisekizinci Kural: Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi, daima şu anın hakikatini yaşar.

8. Bireyselliğini önemse
Şems, Yirmidokuzuncu Kural: Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, "Ne yapalım, kaderimiz böyle"deyip boyun bükmek, cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.

9. Asla vazgeçme, kendini yenile
Şems, Otuzsekizinci Kural: "Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?" diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpa tıp tekrarıysa, yazık! Her an, her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

10. Bütünü gör ve kendini muhteşem akışa bırak
Şems, Otuzdokuzuncu Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

Tüm bunların üstüne, bir kural da benden olsun.
11. Yüzünüz hep gülsün.

    (freeright)  serbest hak, motivasyon.org    (Ergün Güler, 2002-2008)

Başa dön